İnşaat mühendisi olmuş veya adayı kadınlarımızın en çok karşılaştığı soru ‘’Neden inşaat mühendisliği? ’’.Bu soruyu soran çoğunluğun kafasındaki asıl soru meslek yönelimini sorgulamak değil elbette.Çünkü bazı meslek grupları maalesef cinsiyetle özdeşleştirilmiş durumda ve eğer siz insanların alışageldiği düzenin biraz dışında birşeylerle ilgileniyorsanız yaptığınız şeyi nedenlendirmeniz gerekiyor.En basitinden yeni tanıştığınız birine öğretmenlik,gazetecilik,doktorluk ya da herhangi bir bölümde okuduğunuzu söylerseniz bunu sizin cinsiyetinizle ilişkilendirmez ve neden diye sormaz ama inşaat mühendisliği okuyorum deyince karşınızdaki kişinin farkında olmadan şaşkınlıkla açtığı gözlerini görmemeniz gerçekten kaçınılmaz oluyor.
Ben yirmibir yaşındayım ve Viyana’da inşaat mühendisliği okuyorum. Herkesin çocukluktan gelen mesleki hayalleri vardır.İlkokulda istediğiniz herşeyi olabileceğinizi düşünürsünüz. Mesela ülkemiz astronotları hep çocuklardan çıkar.Benim de çocukken olmak istediğim bir sürü meslek çeşidi vardı. Hepside zamanla değiştiler. Açıkçası şu an çocukken ne olmak isterdin sorusuna verebileceğim kesin hiçbir cevabım yok. İnsan küçükken herşeyden çok çabuk etkilenip güçlü gördüğünü rol model aldığından sabit bir fikre ulaşamıyor. Aslında ben bunu daha sağlıklı buluyorum. Sadece bir hedef belirleyip henüz çocukken tamamen ona odaklanmak geriye kalan şeylerin eksik kalmasına sebep olabilir. Mesela bir ağaç düşünelim, eğer siz sadece bir dalın güneş görmesine izin verirseniz diğer dalların çiçek açıp açmayacağını hiçbir zaman öğrenemezsiniz. Bende çocukken tüm dallarımın güneş görmesine izin verdim. Okul tiyatrolarında oynadım, yarışmalara katıldım. Hatta çok küçükken bir kanalda düzenlenen şarkı yarışmasında katışmışlığım ve birinci olmuşluğum bile var.Gerçi beş yaşında şarkıcılık kariyerimi zirvede bıraktım orası ayrı. Sonra büyümeye başladıkça ister istemez algı faktörü işin içine girdi.Bence insanoğlunun en çok istediği şeylerden biri saygı görmek.Öğretmen sınıfa girince ayağa kalkılır,askerler komutan gelince hazırola geçer,bir yöneticinin odasına girerken ceket iliklenir vs.Biz kabul etsekte etmesekte bu tip davranışlar bizde çocukluktan bir algı oluşturmaya başlıyor ve meslek seçimimizde fazlaca etkisi oluyor.
Türkiye’nin eğitim sisteminde gördüğüm en büyük yaralardan biri hayallerin kademe kademe kısıtlanması. Mesela bir ara üniversite sınavında birinci olan biri bile Boğaziçi Üniversitesi’nde katsayıdan dolayı matematik öğretmenliği okuyamıyordu. Ne yazık ki bu yaralar hala kapanmış değil. Benim üniversite sınavına girdiğim dönemde sayısal,sözel ve eşit ağırlık diye üç bölüme ayrılıyorduk ve bölüm dışı tercih yapanların puanları kırılıyordu.Ya da okul puanı okulun başarısına göre belirlendiğinden sizin başarınız kötü etkilenebiliyordu. Ben genel lise mezunuyum ve okulumu üçüncülükle bitirdim. Buna rağmen okuldan aldığım puan yetmiş beş üzerinden altmış dokuz ki belkide iyi bir anadolu lisesini sonunculukla bitiren bir öğrenci bile bu kadar az bir puan almamıştır. Bunun nedeni okuduğum lisenin genel başarısının çok yüksek olmaması.Yani dolaylı olarak bile olsa sizin dışınızdaki öğrencilerin elde ettiği başarı sizin puanınızda etkili. Bu puana eklenen bir de üniversite sınavından aldığımız sonuç var ki öğrendiğimde beni çokta memnun etmemişti ama bana bir çok bölümü tercih etme olanağını da sunmuştu.Lisedeyken hep sağlık ağırlıklı bir bölüm okuyacağımı düşünürdüm.Puanım bu tip bölümlere yeterli gelmedi.Belki bir sene daha uzatıp tekrar sınava hazırlansam bu tarz bölümlerden birine girerdim ama aslında o bölümleri istemediğimin sadece en yüksek puanlı bölümlerin benim için en iyi bölümlerdir mantığından yola çıkarak böyle bir kanıya vardığımı farkettim.Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Mühendis olma fikri aklımın bir yerlerinde ikinci bir plan olarak hep vardı ama ilgi duyduğum tek mühendislik inşaat mühendisliği oldu. Elektrik,makine veya bilgisayar gibi mühendisliklerin bana uygun olmadığını biliyordum. Sadece mezun olana kadar inşaat fikri aklımın derinliklerinde kalan bir fikirdi ve gün ışığına çıkarmam belkide hayatımda verdiğim en doğru karar oldu. İkinci kararsa Viyana’ ya gelmek.Tabii ki bunlar şu an ki düşüncelerim. Çünkü buradan mezun olması gerçekten çok zor ama ben burada olmaktan ve okumaktan son derece memnunum.
Belki bu yazıda çokça kullandım ama algı gerçekten hayatımızı etkileyen ve yön veren en büyük faktör. İnsan bazen algı sayesinde dahil olduğu çemberi bile garipseyebiliyor. Mesela kadınların inşaat okumalarını garip karşılayan insanları anlayamayan biri olarak Viyana’da otobüs,tramvay ve ya metro süren kadınları gördüğümde şaşırmıştım.Oysaki kendimde alışılmışın dışında bir bölüm okuyordum.Bunun nedeni elbette ki İstanbul’da herhangi bir toplu taşıma aracı kullanan kadın görmememdi. Şimdi burada bana bölümüm sorulduğunda inşaat okuyorum demekten büyük keyif alıyorum çünkü aldığım tepkiler beni çok memnun ediyor. İnsanlar kadın olsun erkek olsun sizin okuduğunuz bölümün gerçekten zor olduğunu bildikleri için saygı duyuyorlar cinsiyetinizi sorgulayıp şaşırdıkları için değil. Neden diye sorduklarında bölümü neden tercih ettiğinizi sorguluyorlar yani sizin kadın ve ya erkek olmanız sorunun soruluş amacını değiştirmiyor.Üstelik yabancı bir ülkede hemde dilini çok sonradan öğrendiğiniz bir yerde okumaya gelmeye cesaret etmeniz onlar için hayranlık uyandırıcı.Ayrıca bölümdeki kadın popülasyonu gayet yüksek.En azından yüzde otuz beşlik bir kısımın kadınlara ait olduğunu düşünüyorum ki bu sadece benim tahminim.Burada gerçekten kadınlar heryerdeler.Kimsede kadın olmalarını birşeyleri başarmada eksik kalmalarına bir etken olarak görmüyor.Mesela Türkiye’de inşaat okuyorum dediğimde gelen sorular genelde bölümünde kaç kız var,inşaat okuyupta ne yapacaksın zaten şantiyede de çalışamazsın tarzında.Hatta bir seferinde bence sen yanlış bölüm seçmişsin doktor olsaydın diyen bile oldu.Herkesçe bilindiği gibi özellikle şantiyelerde kadın olarak çalışmak gerçekten çok zor ,nedeni de yapılan işin niteliğiyle ilgili değil siz kadın olduğunuz için yaptığınız en ufak bir hata sizin cinsiyetinizle ilişkilendirildiği için.O kadın zaten ne anlar ki mantığı insanlarda çok yaygın olduğundan işinizi her zaman yüzde yüz mükemmellikle yürütmeniz gerekiyor.Bu yüzden bence yanlış yapma payımızda erkeklere oranla çok daha az. Çünkü her işe zaten önyargıları ortadan kaldırmak için hata payını sıfıra indirmeye çalışarak başlıyoruz ki bu da başarının en büyük anahtarıdır fikrimce.
Aslında dünyanın neresinde olursanız olun,nerede yaşarsanız yaşayın,hangi mesleği yaparsanız yapın eğer kadınsanız her zaman daha fazla yıpranırsınız. Bu belki on inşaat mühendisi kadının içinden dokuzu için ,on öğretmen kadından biri için böyledir ama sonuçta o onda birin, biri olmayacağınızında bir garantisi yok.Yani hangi meslekten olursanız olun neyle karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Hayat gerçekten kadın eliyle çok daha güzel. Ne kadar fazla yere uzanabilirsek o kadar iyi ve bence birilerinin bazı konularda riskleri alması gerek.Bugün radyoda duyduğum kız çocuklarının seslendirdiği reklamdaki gibi: ‘’Bazen çok cesurum,bazen çok korkuyorum ama bazen korktuğum halde bile cesur olabiliyorum.’’
Biz biz olalım vazgeçmeyelim,sınırlarımızı mesleklerin önüne değil prensiplerimizin önüne koyalım. Belki de dünya bu şekilde daha yaşanılabilir hale gelir.